Bir sinemada neden sesler daha iyidir? Çünkü başarılı yerleştirilmiş subwoofer’lar ile duymayıp, sadece hissedebileceğiniz sesler size verilir. Genelde iki veya daha fazla subwoofer sayesinde seyircilere verilen sesleri, evinizde size özel dinlemenin ev sineması keyfinizi sadece tamamlamakla kalmayıp üst seviyelere de taşıyacağından şüpheniz olmasın.
Subwoofer kelimesindeki “sub” ön takısı, işin derinden yapıldığını, “woofer” eki ise ciddi bir hava hareketini ifade eder. Bas canavarları olarak da bilinen subwoofer’lar bu nedenle ev sinemamızın duymak yerine hissettiğimiz, kilit rollerden birinin sahibi olan önemli oyuncularıdır.
Sub’lar ve İnsani Duyular
Subwoofer’lar, ses sisteminizde insanı titreten derin basları üretmekle görevli olan, en geniş hoparlörlerdir. Bu frekanstaki sesleri üretmek için geniş bir hava hacmine ve büyük bir sürücü (hoparlör konisi) ünitesine ihtiyaç duyarlar. İnsan kulağı 20.000Hz ile 20Hz aralığındaki frekanslarda üretilen sesleri duyabiliyor. Duyma hassasiyeti ise 20Hz-20kHz aralığının daha çok orta ve üst kısmında yoğunlaştığından, düşük frekanslı seslerin hissedilebilmesi için daha yüksek ses basıncına, yani daha yüksek güce ihtiyaç olur. Bas adını verdiğimiz seslerin başlangıç noktaları 200Hz’in de altındadır. Bitişleri ise 20Hz’e kadar dayanır. Ama dediğimiz üzere, basları duymayıp hissettiğimiz için 10Hz’lik bir titreşimi ciğerlerinizi titretirken mutlaka fark edersiniz.
Subwoofer’a Bir Bakış
Subwoofer’lar aktif ve pasif olmak üzere iki ayrı tipte sahip olsa da günümüzdeki neredeyse tüm subwoofer’lar aktif yapıdadır. Pasifler bir amfi içermediğinden sesi yükseltmez. Bu subwoofer’ları cihazınızdaki ses çıkışlarına bağlamanız yeterlidir. Ancak bas frekanslarının yükseltilmesi büyük güce ihtiyaç duyduğundan diğer hoparlörlerle birlikte kullanılması oldukça zor olabilir. Aynı üreticiden alınan özel bir hoparlör seti olmadığı sürece sisteminize dahil etmekte de zorlanabilirsiniz.
Diğer yanda aktif subwoofer’lar içlerinde bir amfi bulundurur. Hatta kirli sesleri arıtan çipler gibi hoş elemanlar da içerebilirler. Üzerlerinde genellikle crossover (kesim frekansı) ve ses seviyesi (volume) ayarı olmak üzere iki ayar düğmesi barındırılırlar. Bu ayarlardan ses seviyesiyle ilgili olan, kalibrasyon işlemi için oldukça önemlidir. Zira tüm sub arkalarındaki bu ayar “tamamıyla sessiz”den “ciğerinizi yerinden sökecek”e kadar çok geniş bir aralığa sahiptir. Crossover ayarı ise subwoofer’ınızın hangi frekans aralığındaki sesleri üreteceğini belirler.
Dolayısıyla bu aralığın en yüksek frekans sınırını belirlemenizi sağlar. Böylece sub’ınız ses üretirken, üretebildiği en düşük frekans ile belirlediğiniz en yüksek frekans arasındaki sesleri üretir. Subwoofer’ınızın bir crossover ayarı varsa öncelikle bu ayarı en yüksek frekansa kadar getirin. Eğer basları seviyorsanız crossover frekansını biraz daha düşük tutun.
Çalışma mantığı hava hareketlerine bağlı olduğu için hacim önemli bir kriterdir. Yüksek hacimli kutular daha fazla havayı sıkıştırabilir. Basit bir araştırmanın sonucunda sizin de göreceğiniz üzere, sürücü çapları ve kutu hacmiyle sub’ların fiyatları orantılı biçimde değişir. Yani genellikle ne kadar büyükse, o kadar pahalıdır.
İçlerindeki havanın maksimum hareket kabiliyetinden yararlanabilmek için orantılı hacim ve sürücü çapının seçilmesi şarttır. Kutuda sürücü tarafından sıkıştırılan hava, bas-reflex adı verilen açıklıktan dışarı atılır. Tıpkı arabaların egzoz patlamalarında olduğu gibi içerideki gücün dışarı çıkması, genellikle bir insanın ciğerlerine eşdeğer miktarda havanın hareketine sahiptir. Tabii farkı, bunun saniyenin 20’de birinde gerçekleşmesidir. Hızlı olduğu kadar güçlü bir hava giriş-çıkışı yaşanır.
A/V receiver’ların çoğunluğu subwoofer’a özel bir RCA uçlu çıkış noktası sağlar. Buradan sub’ımızın arkasındaki sağ/sol kanal ya da tek bir girişten bağlantı yapılır. Ama bazı subwoofer’lar sisteme bir sub daha ekleyebilmeniz için bu girişlere ek olarak bir de subwoofer çıkışı (veya line-out) verirler.
Subwoofer İçin Uygun Yerleşim
Kuş cıvıltıları duyduğunuzda, sesin hangi yönden geldiğini anlayabilirsiniz. Konuşan birinin sesinin yönünü de tayin etmek o kadar zor olmaz. Ama çakan şimşeğin nerede çaktığını o parlak ışığı görene kadar bilmek pek mümkün değildir. Bunun sebebi, kulağımızın yapısından kaynaklanır. Tiz frekansların yönlerini ayırt edebilmemize rağmen, bas seslerin nereden geldiğini anlamamız zordur.
Bu yüzden de subwoofer’ınızı odada nereye koyduğunuz çok da önemli değildir, zaten yerini tahmin edemezsiniz. Ama bu, onun en iyi performansıyla sizi sarsması için ideal bir yeri olmadığı anlamına gelmez. Profesyonellerin önerisi, her zaman için sub’ların ön hoparlörlerin yanında yer alması yönündedir. Hatta bazıları, odada eşit bir dağılım sağlamak ve yansımaları dengelemek için ortaya yakın olmasının daha iyi olduğunu bile söyler. Ancak bunlar, standart bir ev sinema kullanıcısı için fazlasıyla detay bilgiler olabilir. Bir apartman dairesinde oturuyorsanız, subwoofer’ın size gereken etkiyi odanın karşı duvarına yakın bir yerden vermesi, kapı zilinizi ve komşularınızı da filmin içine katar. Bu nedenle pratikteki uygulamalar sub’ı kendinize olabildiğince yakın yerleştirmek şeklindedir.
Yanlış yerleştirilmiş bir subwoofer, bazı frekansları yükseltip odanızdaki tonal dengeyi bozar. Düşük frekanslardaki seslerin dalga boyları 15m’ye kadar ulaşabildiğinden yerleşimi oldukça dikkatli yapılmalıdır. Onun da bir nokta kaynak olduğu ve ses dalgaları yaydığı unutulmamalıdır.
Unutulmaması gereken bir nokta da, subwoofer’ın diğer hoparlörler ile bazı frekansları paylaştığıdır. Bu paylaşım, yanlış yerleşim ve kalibrasyon sonucu, çakışmaya dönüşür. Havada veya duvarlardan yansıyarak çakışan dalgalar, birbirlerini söndürebilir. Bu duruma engel olmak için de subwoofer’ın offset’inin doğru ayarlanması gereklidir. Offset, subwoofer ile ön hoparlörler arasındaki yatay mesafedir. Offset uzaklığını minimumda tutmak her zaman faydalıdır.
Bas frekanslarda dalga boyu uzun olduğundan dolaşan dalgalar da sorun teşkil eder. Dolaşan dalgalar, duvar ve diğer yüzeylerden yansıyarak oluşur ve kendileriyle çakışarak dalga yüksekliğinin değişimine sebep olurlar. Dalgaların dağılımı daha serbest olduğundan geniş odalar ev sinemanız için en iyi seçimdir. Ancak küçük bir odada, doğru yerleşim sayesinde bu durum sorun olmaktan çıkartabilir.
Genel olarak subwoofer için en kötü yerleşim, oturduğunuz koltuğun arkası olacaktır. İki frekansın çakışması, düzey farkına sebep olur ve bu durumda Hass Efekti oluşur. Bu efekt, beyinde karışıklığa sebep olmakta ve dinlenen müziğin veya filmin efektlerini kafa karıştırıcı hale getirmektedir. Doğallıktan uzaklaşır ve izleyene rahatsızlık verir.
Unutmamanız gereken en önemli nokta ise; en iyi pozisyonun, en yüksek bası duyduğunuz yer değil, en yumuşak bası duyduğunuz yer olduğudur. Ancak bu sayede evinizde yorulmadan film izleyebilirsiniz.
Tabi bu arada estetik kaygıları da göz önüne almak gerekebilir. Ayaklarınızı uzattığınız “puf”a, minik bir sehpaya veya ne işe yaradığı belli olmayan bir küpe dahi benzetilebilen sub’lar bu sebeplerden ötürü masa altına veya benzeri yerlere saklanabilir. Nedense evlerimizde tercih edilen konum ise genellikle toz birikimine en az dikkat edilen yer olan evin köşe noktalarıdır. Televizyon ile perdelerin kapattığı 30cm’lik boşluğa sub yerleştirilir ve orada olduğu yıllarca unutulur. Ardından belki bir gün temizlik yapılırken bakıldığında tozun üzerinde birkaç kat olduğu görülünce ya yeri değiştirilir ya da sadece silinip temizlenir.
Koruma ve Bakım
Diğer hoparlörlerden farklı olarak subwoofer’lar yere daha yakın elektronik cihazlardır. Bu nedenle de en büyük düşmanları tozdur. Arkada, yanda veya tam altında bulunabilen bas-reflex açıklığı dışarı hava verdiği gibi, içeriye de hava -dolayısıyla tozları- alabilir. Bu nedenle yerde ancak olabildiğince az toz alacakları bir yerde tutulmaları önerilir.
Sub’lar için diğer bir düşman ise “volume” düğmesidir. Gereğinden fazla zorlanan sub’ların sürücülerini hareketli kılan esnek yanakları, zamanla bu özelliklerini yitirip yıpranabilirler. Üretilen ses üzerinde kötü etkiler yaratacak olan bu durumun yanı sıra yırtılmalar bile olabilir.
BX5 ve BX8’den, benzer herhangi bir monitörden daha çok bass cevabı alabilmenize rağmen, SBX’in sisteme eklenmesi ile 120 watt’lık kemik titretici bir bass elde edilebilmektedir. Aslına bakılırsa, o kadar çok kişi sub-woofer kullanmaktadır ki kendiniz sub-woofer kullanmadıkça tam olarak doğru mix yapıyor sayılmazsınız. M-Audio’nun benzersiz Stereo Bass Management sistemi ile ses sinyalleri değişken crossover frekanslarına bölünerek, altında kalan tüm frekansların sub’a diğerlerini ise ana monitörlere yollanması sağlanmaktadır. S8X’in fiyatı o denli uygundur ki, stereo’dan full surround’a kadar her türlü dinleme için kaçınılmaz bir ünite olmaktadır.
Stereo Bass Management Nedir?
Subwoofer’ların bulunduğu çoğu sistemde, tüm frekanslar hem ana monitörlere hem de sub’a aynı anda yönlendirilir. Sub’ların üzerinde bulunan low-pass filtre sayesinde yüksek frekanslar elenir. Burada şöyle bir problem oluşmaktadır: Hem ana monitörler hem de sub aynı bas frekanslarını duyurmak isteyeceğinden kalitede bir düşüş yaşanabilmektedir. M-Audio’nun Stereo Bass Management Sistemi sayesinde bu soruna bir çözüm getirilmekte ve optimum kalite sağlanmaktadır. SBX mikser çıkışlarına doğrudan bağlanılmakta, ana monitörler de sub’ın çıkışlarından beslenmektedir. SP-8S’in içinde bulunan crossover ağı, sinyali kullanıcının belirleyeceği bir frekans aralığında (50-180Hz) ikiye ayırmakta, bu seviyenin altında kalan sinyalleri sub’a, üstündeki frekansları da monitörlerin bağlandığı ana çıkışlara dağıtmaktadır. Bu sistem sayesinde kalite ön plana çıkmaktadır. Böylelikle hem sub hem de ana monitörler aynı frekansları duyurmaya çalışmayacaklarından, oluşacak frekans çakışmaları önlenmiş olup her frekans ait olduğu sisteme yönlendirilmiş olmaktadır.
Pasif Subwoofer Tasarımı
Arada bir farklı konulara girmek iyi oluyor. Bu kez size özel bir hoparlör anlatacağım. Bu tür hoparlörlere subwoofer deniliyor. Bu hoparlör ne işe yarar? Hangi sesleri çıkarır? Bu kez bunları anlatacağım. Birde…kendi yaptığım bir subwoofer´i detaylı olarak yazacağım. Yapmak isteyen arkadaşlar olabilir. Denenmiştir ve çalışıyor.
Elektroniği ister meslek ister bir amatör uğraşı alanı olarak seçen ve bir yükselteç yapmayan yoktur. Sanat okulu yıllarında ilk lambalı yükselteci yaptığımda ve pikabı bağlayıp “kötü” hoparlörden çıkan sesi dinlemek büyük zevkti. O yıllarda markalı bir yükselteç sahibi olmak, ya da bir evinde bir yükselteç sahibi olmak… hayali bile hayal gibi bir şey. Türkçe tek ve en büyük kaynak TRAC dergisi, her ay yolu gözlenirdi. Ya da nereden geldiğini bir türlü anlayamadığım Le hoparleur, Elector dergileri. Hele içindeki şemalar. Sadece şemalara bakarak sanki devreyi yapardık..Hayaller kurardık.
Elimizde şema doğru Konya sokağa, malzemeci büyük bir bilgiç eda ile “bu yok, muadili bu” diye bir torba içine malzemeleri verir, sonra da montaj. Bazen çalışır bazen çalışmaz. Ama yine de yokluk içinde çalışan bir devre gerek arkadaşlar gerekse yakın çevre içinde öğünç kaynağı olurdu. Para imkanı olan arkadaşlar sadece bir teyp için Kilis yollarında günlerini harcar, dönüşlerinde maceralarını günlerce anlatırlardı.
Radyo başka bir alem. Radyolar diyemiyorum. O zaman bana hitap eden sadece “il radyosu” vardı. Orta dalga, şimdi frekansını bile hatırlamıyorum. Öğrencilik yıllarımda, boş zamanlarımda hem de pratik olsun diye mahallemizdeki ustamın radyo tamir dükkanında hem kit radyo yapıyordum hem de ufak tefek tamir işleri yapıyordum. Bir gün Saba marka bir portatif radyo tamir geldi. Potansiyometresi cızırtı yapıyordu. Kolay arıza. Fakat radyoda UKW isimli bir dalga vardı. Bastım tuşuna, bir hışırtı, başka bir şey yok. Bandı bir dolaştım. Aman tanrım! bizim il radyosu burada da var.
Ses bir başka çıkıyor. Sonra bir istasyon daha, bu da tanıdık, kısa dalgada mahallede her pencereden yayılan meşhur radyonun sesi. Polis radyosu. Bu band da ses sesler bir başka idi. Akşam olunca polis radyosunun saat 11´e kadar pop ve jaz müziği yayını yaptığını anlayınca iyice şaşkınlığa uğradım.
Bir arkadaşım İngiltere dönüşünde Celestion hoparlörler, Teac pikap, teyp, plaklar vs getirmişti. Beni de evine çağırmıştı. Cihazları ilk gördüğümde hele ilk plağı “dark side of the moon” dinlediğimde… altı ay kendime gelememiştim. Bu sesler de başka idi.
Fark nerede idi. Gelen yabancı cihazların şemalarını incelediğimde bizim piyasada da bulunduğunu, hatta dergilerde çıkan şemalarında benzer malzemelerle yapıldığını gördükçe farkı anlamıyor, sürekli yükselteç yapıyordum. Ama sonuç değişmiyor, bir türlü istediğim sesleri duyamıyordum. Her türlü malzeme bulunuyor…. sadece hoparlör bulunamıyordu. Bulunan tek hoparlör Afa. Eh hoparlörün kendisini yapamayacağımıza göre eldeki malzemelerle idare ediyordum. Sonra ithalat kolaylaşınca ve ucuzlayınca kaliteli cihazlar gelmeye başladı da bizde muradımıza erdik. Bu arada dersimizi almak epeyce pahalıya geldi. Dersin sonucu, iyi cihaz yapılmaz, maalesef alınır. Bazen, şans ve neredeyse orjinal cihaz kalitesinde de cihaz yapmak mümkün oluyor ama onu yapana kadar harcanan parayı saymazsanız bayağı ucuza geliyor!!!
Ne yazacaktım, konu nerelere geldi. Şimdi hikaye kısmını bırakıp gerçeklere dönelim. Eğer sadece HI-FI dinleyicisi iseniz bundan sonra yazdıklarımı okumayın.
HI-FI, orjinal müziğin kendisini olabilecek en büyük sadakatle, bozmadan, ilave hiç bir şey katmadan dinlenmesidir. Yani bas, tiz, equaliser vs olmamalı. Sadece volüm düğmesi düşünün. İşte HI-FI bir yükselteç bu kadar olmalı. Böyle şey olur mu demeyin. Olur, var. Hoparlör, (buradaki söylediğim hoparlör tabi ki sadece çıplak hoparör değil) yada kolon sadece 2 tane. Yani stereo olacak. Çok kanallı sistemleri için henüz sayıda CD yada kaynağa sahip olmadığı için ŞİMDİLİK saymıyoruz.
Dinlenen, bir film sesleri ise yada güncel olarak bir ev sineması gündemde ise o zaman durum farklı. Çok basit bir örnek vereceğim. Bir anahtarı yere atın. Ne kadar ses çıktığını dinleyin. Birde bir DVD deki yere düşen sesi filme bakmadan dinleyin. Çok farklı değil mi? Belki yüz katı ses farkı var değil mi? Şimdi filmi izleyerek aynı sesi dinleyin. Görülecek ki filmde özellikle bazı sesler abartılıyor.
Film sadece görsel olmaktan çıkarıp ses ile destekleyip etkisini arttırıyorlar. Bir korku filmi o acayip sesleri olmadan ne kadar etkili olabilir ki? İşte bu fark film sesi ile müzik sesini birbirinden ve dinleme cihazlarını da birbirinden ayırıyor. Peki, iyi bir ev sineması sistemi ile iyi müzik dinlenemez mi? Bence stereo olarak kullanıldığında dinlenir. Bazı ses dinleme ustalarımıza göre olmuyor. Bu tamamen benim görüşüm.
İnsan kulağı en iyi 300Hz ile 3000Hz arası sesleri duyar. Bu nedenle telefon sistemlerinin band genişlikleri de bu frekanlar arasıdır. İyi bir HI-FI ses sisteminden 20Hz ile 20Khz arası sesleri doğrusal olarak vermesi istenir. Günümüzde pek çok ses kaynağı, özellikle DVD ler 4Hz – 20Khz arası sesleri bize verebilir. Biz bu seslerin tamamını duyar mıyız. Hayır, duyamayız ama hissedebiliriz.
Çok düşük ve çok yüksek frekanslı sesleri duyamayız ancak sese yaptıkları katkılarla hissedebiliriz. Peki bu frekansları verebilecek tek bir hoparlör var mı? Hayır, yok. Yüksek frekanslı sesleri tweeter, düşük frekanslı sesleri woofer hoparlörler verir. Subwoofer ise “derin bas” diyebileceğimiz sesleri verir. Nedir bu derin bas? Yazı ile anlatmak zor ama tarif etmek gerekirse, örneğin kuvvetli olarak bas gitar sesi yada koşan birisini ayak seslerini içinizde hissedecek kadar kuvvetli olarak duymak ve hissetmek, diyebilirim.
Bunu yükseltecin bas volümünü arttırarak elde edemezsiniz. Çünkü bildiğimiz bas düğmesi 20Hz-300Hz arasını +/-10db değiştirir. Halbuki subwoofer de frekans aralığı yaklaşık 20Hz – 120Hz kadardır. Bir de uyarı ilave etmek istiyorum. Çok fazla derin bas karın ağrısı yapar. Bazı hoparlör markaları “küçük” yer kaplamaları ile meşhurdur. Örneğin Bose. Bu markanın uydu hoparlörleri yaklaşık bir insan yumruğu büyüklüğündedir. Bu hoparlörler yeterli frekans aralığına sahip olmadığı için bir subwofer – woofer karması hoparlör ile desteklenerek yeterli frekans aralığı elde edilmeye çalışılır.
İnsan kulağı çoğu zaman bunu yeterli bulur. Bence bu tür bir hoparlör ile HI-FI müzik dinlenemez. Ama ev sineması için yeterlidir. İlk ev sineması sistemini kuracağım zaman tavsiye edilen hoparlör fiyatları 2 ön 2 arka ve 1 orta olarak yükselteç ve DVD çalıcının fiyatına erişiyordu. Bunun üzerine Bose tekniğini bildiğim için 4 adet kaliteli satelit hoparlör almaya karar verdir.
Bu hoparlörler Kenwood RS-170 idi. Bu hoparlörlerin içinde 1 tweeter, 1 adet mid-range sürücü ve 1 adet mid-range hoparlörü sürmek için yaklaşık 150Hz´in altını kesmek için bir filtre vardı. Bence bu filtre sesi bozduğu için kısa devre yaptım ve sesler daha düzeldi. Ama hala sinemadaki ses etkisini yakalayamamıştım. Eksi olan subwoofer´i satın almak üzere çarşıya çıktım. Fiyatlar, sadece derin bas çıkaran ve yapısını çok iyi bildiğim bu hoparlör için çok fazla idi.
Zaten yapabileceğimi de gözüme kesmiştim. İnternette birkaç ay araştırma yaptım. Pek çok kaynak buldum. “Yaşasın İnternet”. Bunlardan en iyisini kendime seçtim. Formüller, yöntemler ve malzeme bilgileri. En önemlisi malzeme bilgisi. İki tane subwoofer hoparlör bulmam gerekiyordu. Önce Konya sokağa gittim. Malzemecilerle konuştum. 30cm çapında gitar hoparlörleri vardı. Tavsiye ettiler aldım. Fiyatları da çok ucuzdu. Hesap kitap falan…nutuk kürsüsü gibi bir şey oldu. Olsun, nasıl olsa deneme idi. Sonuç REZALET. Ses çıkmıyor. Hoparlörler uygun olmadığını anladım.
Başladım subwoofer hoparlör aramaya. Buldum, ama Konya sokaktan değil. Pioneer mağazasından. Arabalar için var. 2 adet 25cm çapında TS-W252F subwoofer sürücü aldım. Kutusundan gerekli dokümanlar da çıkıyor. Şimdi piyasada TS-W253F modelleri bulunuyor. Burada her zaman yaptığım gibi bir sürü formül kullanmayacağım.
Zaten çalıştığı için sadece detay teknik resimlerini vereceğim. Arkadaşlar, subwoofer kutusu aslında mekanik bir alçak geçiren filtre. İçindeki subwoofer sürücüler zaten bu frekansları ürettiği için, kutu derin basları güçlendirerek dışarı veriyor. Sürücüler 200W olmasına rağmen ben 30W yükselteç ile çalıştırıyorum ve bu güne kadar sununa kadar açamadım. Formüllerle ilgili web sayfasının adresini aşağıda bulabileceksiniz. Gelelim detaylara ve resimlere.;
Malzeme listesi:
- 2 x TS-W252F Pioneer araba suwoofer hoparlörü.
- Yeterli halıflex parçaları.
- Bir kutu 4cm adet yıldız ağaç vidası.
- 4 x lastik ayak .
- 12 x metal pul.
- 7,5cm çapında 22cm boyunda pvc boru.
- Metal saksı üst çapı 13cm alt çapı 11cm boyu 14.5cm (daha uzunu alınıp kesiliyor)
- Şeffaf Silikon, 1-2 adet küçük tüp
- 1 adet yapıştırıcı solüsyon. Baly yada benzeri.
- 2 x Banana prizli hoparlör bağlantısı (1 tanede olabilir.)
- 2cm kalınlığında MDF sunta, boyutları resimde.
- 2cm x 3cm kalınlığında çıta, yeterli uzunlukta.
- 1cm eninde düz, cam pencere contası.
- Siyah ayna (kullanılmayabilir)
- 20 x 20 cm İnce kümes teli
- 2 adet paket lastiği.
- Yaklaşık 1,5mt hoparlör kablosu.
- 4 adet 1mt x 0,75mt ebadında elyaf vatka bezi.
- Siyah boya
- İyi bir marangoz
Şimdi iyi bir marangoz bulmak gerekiyor. Ana kutu yapımı sırasında marangozun yanında bulunmazsanız sonuç iyi olmaz, üzülürsünüz. Önce ne yapmak istediğinizi iyice anlatın. Sonra aşağıdaki resimde görülen ana parçalardan üst tabla, arka tabla yan tablalar ve ön tablayı kestirin. Verdiğim ölçüler dış boyutlar olduğu için kapakların kesim boyutlarının ne olması konusunu marangoza bırakın. Ön tabla üzerine resimde gösterilen ölçüde delik delindikten sonra ana kutuyu yapıştırmasını isteyin. Yapıştırma sırasında işkence aletini kullandıkları için “portatif mengene gibi bir araç” kutunun kuruması çok zaman alacaktır. Bırakın en az bir gün beklesin.
Kuruma işlemi bittikten sonra arka taraftan üst tablaya doğru 30cm içeriye 4 adet 3 x 2 cm ölçülerinde ve en az 5cm uzunluğundaki çıtaları orta tablayı taşımak üzere vidalatın. Bu işlem önemli, bu ayaklara yukarıdan da vida geleceği için vidalama işlemi çıtanın alt tarafına yakın yada merkezden kaçık yapılmalı. Benzer işlemi alt tablanın vidalanması için dışardan 2,2cm içeri doğru aynı ölçülerde 4 çıta daha vidalatın. Alt kapağın çok sıkı oturması için bu kapağa ait çıtaların arasına aynı ölçülerde fakat vidalı çıtaların arasını kapatacak şekilde 4 adet çıta daha kestirin fakat vidalatmayın. Bunları siz vidalayacaksınız. Bu çıtalar önceden vidalanırsa orta kapak içeri girmeyebilir.
Şimdi orta tabla ve taban tablalarını kestirin. Bu iki tablanın dış ölçüleri aynı olacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken husus, alt kapak tablasının en az hava kaçıracak ölçüde kesilmesidir. Arka kapak üzerine hoparlör bağlantı parçası için uygun bir delik açtırmayı unutmayın. Kutu, orta kapak ve alt kapak eğer gerekiyorsa zımparalanıp istediğiniz renkte boyanmak üzere boyacıya gönderilebilir. Kutunun içini mutlaka boyatın.
Boyası kuruyan kutuyu ve yıldız vidaları marangozdan alıp eve doğru yola çıkın. Geri kalan işleri siz yapacaksınız.
İlk önce, yukarıdaki listede ölçülerini verdiğim metal saksının (metal olması şart değil, ben öyle bulmuştum) tabanını verdiğim ölçüye uygun kesin. İnce kümes telini saksının tabanı tam örtecek biçimde elinizle kapatın, fazlalıklarını saksının dışına doğru sıvayın. Üzerine paket lastiği takarak kaymasını önleyin. Sonra silikonla yapıştırın. Bırakın kurusun, acele etmeyin.
Kümes teli ön kapaktan içeri kedi, muhabbet kuşu gibi yaratıkların girmesini önlemek için kullanılıyor. Kuruduktan sonra kutunun dışından içeri doğru saksıyı sokun ve silikonla içerden ve dışardan yapıştırın. Dışarıda ardık kalan silikonu ıslak bir bezle hemen silip tesviye edip parlatın. Bırakın kurusun, acele etmeyim.
Bu ara hoparlörleri orta tabla üzerine monte edin. Hoparlörler yüz yüze gelecektir. Sonra hoparlörleri seri bağlayın. Artı yada kırmızı uçlara dikkat edin. İçeride kalan hoparlörün kırmızısı dışarıda kalan hoparlörün eksisine yada kırmızı boyalı olmayan ucuna gelecek şekilde lehimleyin. İçeride kalan hoparlörün eksi ucundan bir kabloyu alt kapak üzerine takacağınız hoparlör bağlama terminaline rahatça yetişecek uzunlukta bırakın.
Dışarıda kalan hoparlörün kırmızı yada artı ucuna lehimlediğiniz kabloyu da aynı şekilde hoparlör bağlama terminaline rahatça lehimleyecek uzunlukta bırakın. Bu kabloya birde düğüm atın ki diğer kablo ile karışmasın. Bu kablo bağlama terminalinin “kırmızı” ucuna daha sonra lehimlenecektir.
Ben iki adet hoparlör bağlama terminali kullandım ve hoparlörlerin seri bağlama işlemini terminaller üzerinde yaptım. İsterseniz sizde bu şekilde yapabilirsiniz.
Sonra 22 cm uzunluğundaki pvc boruyu hoparlörler solda kalacak şekilde orta tabla üzerindeki diğer deliğe 2cm kadar sokarak yerleştirin. Bu boruyu ve alt hoparlörden yukarı çıkan kabloların geçtiği delikte dahil olmak üzere silikonla yapıştırın.
Her şeyden emin olduktan sonra orta tablayı içeri yerleştirip vidalayın. Hoparlör kablolarını geçici olarak terminallere lehimleyip alt kapağı da geçici olarak vidalayın. Şimdi ilk testimizi yapabiliriz. Subwoofer´i ses sisteminize bağlayıp çalıştırın. Eğer ön delikten çok az ses geliyorsa hoparlör bağlantılarınız hatalı olmuştur. Ses istenildiği gibi geliyorsa sorun yok. Arka kapağı açın. terminal lehimlerini sökün. Bundan sona pek iş kalmadı. Orta kapağı vidalamıştık ama yetersiz kalacaktır. Orta kapatın etrafını hiç boşluk kalmayacak şekilde güzelce silikonlayın.
Dikkat ettiyseniz kabinin üst tarafındaki hacim alt tarafındaki hacimden daha az oldu. Bu alt taraftaki yani alt kapak tarafındaki hacmin her tarafına artık yer halılarını yapıştırıcı ile yapıştırın. Kurumasını bekleyin. Üst tarafta kalan küçük hacim tarafına hiç bir şey yapıştırmadık. Bu ara alt kapağın üzerine kapandığı çıtalara gelecek şekilde düz, (bombeli olmayan) pencere pervazı izolasyonunda kullanılan pencere bantlarını yapıştırın. Hoparlör kablolarını kalıcı olarak lehimleyin. Elyaf vatka bezini yerleştirip arka kapağı sıkıca vidalayın.
Plastik ayakları takmayı unutmayın. Arka kapakta en az 6 adet vida kullanmanızı tavsiye ederim Yoksa sarsıntıda vidalar gevşeyebiliyor. Kutu çok ağır olduğu için dikkatli olun kendinizi sakatlamayın. Subwoofer kullanıma hazır hale gelmiştir. İsterseniz sonradan üst ölçülerde bir siyah ayna kestirerek kenarlarını yuvarlattırıp kutunun üzerine ince bir silikonla yapıştırabilirsiniz. Güzel oluyor.
Yapacak arkadaşlara şimdiden başarılar dilerim.
Subwoofer konusunda örnek aldığım link: http://www.diysubwoofers.org/
ve örnek aldığım proje: http://www.diysubwoofers.org/projects/uglito.htm
Hep dışarıda aramayın, bizde de iyi siteler var: http://www.tuvpo.com/audio/index.html
Hazırlayan: Şahin Küliğ
Emeği geçen kişilere Teşekkürler
Yayım tarihi: 2008/07/02 Etiketler: bass, hoparlör, kabin, kabin tasarımı, ses kontrol devreleri, subbass, subwoofer
usta eline sağlık iyi anlatmışsın bunun maliyeti ne kadar oluyor yaklaşk fiyatını bilelim ona göre bu işe girelim tşkler
Harika bir anlatım olmuş, site olarak gerçekten faal bir sitesiniz tebrik ederim
Ben elektrikçiyim kendimi geliştirmek istiyorum.Allah sizden razı olsun internet yoluyla bu kadar anlaşılır bilgiyi bulamazdım çok teşekkür ederim bu sitede emeği geçenlere.
Her konu çok guzel ama bı konu kafama takıldı…hoparlorlerı yuz yuze bağlamamızı yazmıssınız fakat yuz yuze bağlama sonucu hoparlorun on kısmına hava gırmeyeceğınden tıtre meyadana gelmez… gelse bıle bu hoparlore zarar vermez mi …
evet haklısın ama şöyle bir durum söz konusu yüz yüze bağlanan oparlorlerin birincisinin artı ve eksi ucları doğru bağlanırken diğeri TERS bağlanır (çok önemli)
bu şekilde oparlor yüzeylerinin biri uzlaşırken diğeri ona doğru yaklaşır, tıpkı iki ormancının uzun bir testereyi karşılıklı çekmeleri gibi! [ Notorious53 ]
abi hoparlörler orta kasaya yüz yüze mi tutturuyoruz ikisinide ?
Eyvallah güzelde kutunun içini kaplanmış elyaf gibi bir şeyle ses derinliği ve akustik nasıl çıkıyor o kutudan anlamadım
http://www.antrak.org.tr/gazete/012001/sahin1.htm
Pasif sub alıntı. belki öncesi de öyledir. site buyrun pasif sub kutu sorularınız için irtibat.
Doğru Projeyi ilk defa ANTRAK(Ankara Telsiz ve Radyo Amatörleri Kulübü Derneği)’den Şahin Küliğ Hocamız yaptı.
Yıllar geçmiş hala işe yarıyor.
konya sokaktan alinan hoparlorler cok iyi aslinda, ancak datalari olmadigi icin free air rezonanslaeini bulmak sorun.
bende bu tur 3 hoparlor vardi. biri stereo biri 2.1 ses sistemi icin yaptim. simdi canavar gibiler. ama ck vakit harcadim. 1 hafta:-)
Projeyi yapan ve yazan ODTÜ’den ve ANTRAK dan Şahin Küliğ hocamın Pasif Subwoofer Projesidir. kendisine tekrar teşekkürler. adının anmasını isterdim. lütfen belirtiniz.