Yakıt tasarruf cihazı / Suyla çalışan araba olayı

Başlatan sibernetik, 24 Eylül 2010, 00:32:54

sibernetik

Arkadaşlar herkese selamlar.
Uzun süredir üzerinde çalıştığım,benim buluşum olmayan fakat internet üzerinde cayır cayır paylaşımı yapılan,yabancı forumlarda tartışılan konuşulan,suyla çalışan araba ya da sudan yakıt tassarrufu sağlayan araba olayına ilişkin naçizane deneyim birikimlerimi paylaşacağım izninizle.Ben kendi nazarımda tatminkar sonuçlara ulaştım ama tabi malzeme,para ve en çok ta zaman sıkıntısı yüzünden yeterince araştırma geliştirme imkanı bulamadım.ODTÜ den değerli bir araştırmacı hocamla görüştüm konuyu.Uygulanabilirliğinin yani endüstriyel uygulamasının seri üretiminin  zor olduğunu söyledi ama araştırmaya geliştirmeye devam et dedi.

Aslında piyasada pek çok döküman var,tamamlanmış bitmiş projeler var.Bunun yanında insanları kandırmayı amaçlayan para tuzağı projeler ve alışveriş siteleri de var.
Ben de deneme yanılma sürecine epey zaman ve para harcadım.Benim nazarımda verimliliği en yüksek olan 1 ya da 2  projenin içeriğini burada paylaşmaya çalışacağım.
Kendim ilk kurduğum verimsiz ilkel sistemle 50 TL lık benzinle Ankara\'dan Bur\'saya gittim.Tabi bu sistem sorunlu idi ama deneme mahiyetinde beklenen sonucu verdi.

Ülkemizdeki akaryakıt fiyatları ve bu dökümanları aldığım yabancı sitelerin de üzerine basa basa vurguladığı üzere küresel ısınma ve fosil yakıtların buna sebep olması  esas çıkış noktamız.

Ben şahsen arabama 10-15 liralık gaz doldurup 600-700  hatta 1000 kilometre yol yapmanın,o dağ senin bu tepe benim gezmenin hayalini kurdum.

Tekrar söylüyorum tekerleği yeniden icat etmeye,ateşi yeniden bulmaya gerek yok.Projeler,dökümanlar açık ve adamlar küresel ısınma olmasın,kahrolası petrol fiyatları cebimizi yakmasın diye
bir sürü FREE ENERGY (özgür temiz enerji ) projeleri geliştiriyorlar.Bunlarıda forumlarda,youtube da ve kendi web sayfalarında özgürce paylaşıyorlar.

Mesela bu forumda üyemiz olan Acarkaptan\'ın (abim diyeyim yaşça benden büyük ise ) paylaştığı Bedini jenaratörü de bu projelerden birisi.(Bir yerde videosunu izledim,yanlış hatırlamıyorumdur inşallah )

Dünyamızın az zamanı kaldı arkadaşlar.Küresel ısınmanın etkilerini ciddi ciddi hissediyoruz.Kuraklık ve seller,değişik hastalıklar vs vs hep küresel ısınmanın getirileri.Daha da inanmayanlar ayrıntılı bilgi için AL GORE adlı Amerikalı senatörün çektiği,dünyada yankılar uyandıran ( An Inconvenient Truth  ) (Türkçesi uygunsuz gerçek ) adlı filmi izleyebilirler.

Küresel ısınmadan öte  memleketim insanının cebini yakan bir ısınma da söz konusu,dünyanın en pahalı akaryakıtını bizler kullanıyoruz.Aracınıza %30 ila % 50 civarında yakıt tasarrufu yaptıran bir sistemi istemez misiniz ? Hemde tamamen suyu yakıta çeviren bir sistem.

Bu arada Filipinlerde 80 yaşlarında bir profesörün yaptığı ve TAMAMEN suyla çalışan bir araba mevcut.Hatta başka sistemler de var yapılmış.Teknikler yöntemler birbirine benzer de olabiliyor,farklı da olabiliyor. 2 yıl kadar kıvranmama rağmen bu şahsın projesinin içeriğini ,şemalarını ,dökümanlarını bulamadım internette.Ah bir düşse internete , dünya kurtulacak,hepimiz kurtulacağız  emin olun.  ;D
Yine Amerika da bir başka bilim adamı 90 lı yıllarda suyla çalışan bir araba yaptı.Fakat bu projenin daha da gelişip büyümesini istemeyen kişiler tarafından zehirlenerek öldürüldü.  :(
Bu kişilerin öykülerini,isimlerini,video linklerini,patentlerini ve elimden geldiği kadar ingilizce dökümanlarının açıklamalarını burada paylaşmaya çalışacağım.

Elektronik mühendisi olan ya da elektronik bilgisi üst düzeyde olan sevgili arkadaşlarımızdan da kıymetli fikirlerini paylaşmalarını isteyeceğim.

Aslında projemiz de basit ama işin içine kimya,elektrik,elektronik,fizik gibi değişik bilim dalları ufak tefek karışınca karmaşık gibi görünüyor.Malzeme temininde oldukça zorlandım.İstanbula gittim.Burada Ankarada Ostim sanayi sitesinin altını üstüne getirdim.Sonuçta hasbelkader birşeyler yaptım.

Yeterince gevezelik ettim sanırım.Vakit buldukça yazmaya,paylaşmaya çalışacağım arkadaşlar.

Saygılarımla.



sibernetik

Evet arkadaşlar birtakım teknik detayların önceden bilinebilmesi açısından bazı basit ama önemli olabilicek bilgileri  önceden  kısaca aktarmakta  fayda var.
Suyun elektrolizi nedir ? Nasıl yapılır ? Verimi ne kadardır ? gibi bazı basit teknik sorulara cevaplar yazalım.

Suyun doğru akım  kullanılarak hidrojen ve oksijenlerine ayrılması işlemine elektroliz denmektedir. Hidrojen üretimi için en basit yöntem olarak bilinmektedir.
İlke olarak, bir elektroliz hücresi içinde, genelde düzlem bir metal veya karbon plakalar olan,iki elektrot ve bunların içine daldırıldığı, elektrolit olarak adlandırılan iletken bir sıvı
bulunmaktadır.

Doğru akım kaynağı bu elektrotlara bağlandığında akım iletken sıvı içinde, pozitif elektrottan negatif elektroda doğru akacaktır.
Bunun sonucu olarak da  su, katot tan çıkan hidrojen (H2) ve anot tan çıkan oksijene (O) ayrışacaktır. Yalnız  su iyi bir iletken olmadığı için  suyun  içine iletkenliği artırıcı olarak az miktarda bazı kimyasal maddeler(elektrolit) eklenir.Sirke,tuz,asitler,bazlar  birer elektrolittir.

Burada küçük bir ayrıntıya girelim.Elektrolit olacak madde normalde reaksiyona karışmayan bir madde olmalıdır.Örneğin suyun içine çok az miktarda tuz karıştırıp iletkenliği artırmak,basit ucuz ve kolay bir yöntem olsa da,tuz elektrik akımı sonrası reaksiyona girerek klorin denilen zehirli bir gazın oluşmasına sebep olmaktadır ki bu istenmeyen bir durumdur.
Yine elektroliz işleminde kullanılan metal elektrotlar zaman içinde bu kimyasal maddelerle tepkime içine girerek paslanma,çürüme gibi istenmeyen durumlara sebep verebilmektedirler.En yüksek verimi ise elektronegatifliği yüksek olan Potasyum hidroksit(KOH) ve Sodyum hidroksit(NaOH) vermektedir. Ayrıca kimyasal tepkimeye yan ürün vermemektedirler.(istenmeyen gazlar ve artık maddeler gibi )

Yukarıdaki  sebeplerden suyun elektrolizi için kolay kolay kimyasal reaksiyona girmeyen,korozyona dayanıklı metaller tercih edilmektedir.Platin altın gibi metaller bu standarda uysa da pahalı oldukları için  en basit ve çözüm paslanmaz çelik kullanmaktır.İlerde ayrıntılı olarak açıklayacağız.
Suyun elektrolizi için, normal basınç ve sıcaklıkta, ideal olarak 1,23 volt yeterlidir. Tepkimenin yavaş olması ve başka nedenlerle, elektroliz işleminde daha yüksek gerilimler de kullanılır ama ilerde açıklayacağımız üzere yüksek gerilim enerji kayıplarına ve suyun ısınmasına sebep olmaktadır.

Kuramsal olarak, her metreküp oksijen için 2.8kW-saat elektrik enerjisi yeterli olmakla birlikte, yukarıda özetlenen nedenlerle pratikte kullanılan elektrik enerjisi miktarı bir metreküp hidrojen üretimi için 3.9-4.6 kW-saat arasında değişmektedir.
Buna göre elektroliz işleminin verimi %70 dolayında olmaktadır. Ancak, son yıllarda bu alanda yapılan çalışmalar ve gelişen teknoloji sayesinde %90 verim elde edilmiştir.
Klasik elektrolizin temel prensiplerini  İngiliz bilimadamı Michael FARADAY  belirlemiştir.
FARADAY\'ın hayatına yaptıklarına  fazla girmeyeceğiz ama 1800 yılların sonlarından bu yana taaki 1970 li yıllara kadar klasik elektroliz yöntemlerinde pek bir değişiklik olmadı.
Burada bir ayrıntıya gireceğim.Pek çok kişi suyu oksijen ve hidrojene ayrıştırıp onu tekrar bir motor içinde yakmanın teorik olarak imkansız olduğunu savunacaktır.Buna dayanak olarakta \"Enerjinin sakınımı,enerjinin korunumu \" denilen kanunu bize açıklayacak ve şöyle söyleyecektir.Suyu ayrıştırmak için harcadığınız enerji,her zaman elde ettiğiniz enerjiden fazla olacaktır.Bu sebeple \"Sudan enerji elde edemezsiniz,harcadığınız enerji elde ettiğiniz enerjiden daha çok olur.\" diyecektir.

Tekrar Faraday\'a dönersek klasik elektroliz yöntemine göre 1,23 Voltluk bir gerilim elektroliz işlemi için yeterli olacaktır.Sudan geçen akım miktarı yani akan elektron miktarı oluşan gaz miktarına doğrudan etki etmektedir.Suyun sıcaklığı,basıncı,suyun içindeki elektrolit maddeler ve anot katot olacak metallerin yüzeyi ve birbirine yakınlık-uzaklığı da sonuca etki etmektedir.

1970 li yıllardan bu yana elektronik biliminin  iyice gelişmesiyle,transistörlerin ve tümleşik(entegre) devrelerin de bulunmasıyla pek çok yenilik hayatımıza girdi.Transistörler ile çok daha karmaşık ve verimli devreler ve uygulamalar yapılır hale geldi.
Basitçe örnek verirsek bilindik transformatörlerin,güç katlarının yerini switch mode denilen transformatör sistemleri almaya başladı.Bu sistemler küçük hacimli ve verimli sistemler.
Yine aydınlatmadan örnek verirsek klasik flamanlı edison ampüllerinin yerini floresan ampuller ve günümüzde kullanılan ekonomik ampuller hatta LED sistemleri almaya başladı.Verim artışının ne kadar fazla olduğunu hepimiz biliyoruz.

Elektroliz sistemimize dönersek,klasik Faraday düzeneği değişikliklere uğradı.Frekans osilatörlü ve Mosfet kontrollü Pulse(darbe) sistemleri ile bir devreden doğrudan akım geçirmek yerine çok yüksek frekanslarda PWM(Pulse width Modulation /Darbe genlik modülasyonu) akım geçirmek suretiyle verim artışları sağlandı.
Yine diyot,bobin gibi devre elemanları  elektroliz devremize rezonans sistemi oluşturup verim artışı sağladılar.
Ayrıca yüksek voltaj ve çok düşük akım devreleri  uygun şekilde klasik elektroliz devremize bağlanarak,ezber bozacak şekilde,inanılmaz bir verimle  düşük güç ile yüksek gaz üretimi sağladılar.
Anot ve katodun yani elektrotların özel tasarımları,kullanılan malzemeler de verimliliği artırdılar.
Tüm bunları toplayınca yeni elektroliz düzenekleri oldukça verimli bir seviyeye ulaştı diyebiliriz.

Ayrıca son 15-20 yıl içerisinde pek çok bilimadamı bilindik suyun da yanabileceğini bizlere gösterdiler.Suyu piezoelektrik kristaller ya da özel spray(aeresol) sistemleri ile atomize boyutlarda damlacıklar halinde havanın içine verdiler ve bunu plazma denilen yüksek voltaj sistemleri ile özel bujiler yoluyla motor sistemleri içinde yaktılar.
Bu atomize suyu gözünüzde canlandırabilmeniz açısından örnek vereyim,bildiğimiz metal parfüm kutularının,sinek ilaçlarının  ağzından çıkan gazı buna örnek verebiliriz.
Yine güzellik ürünleri satan alışveriş mağazalarında , oda nemlendirici ya da cilt masajı için satılan buhar makineleri aslında piezoelektrik kristaller yardımı ile suyun atomize edilerek havaya salınmasından başka birşey değil.

Tüm bu sistemleri yavaş yavaş aktarmaya çalışacağım arkadaşlar.Dilerim birlikte daha güzel birşeyler geliştirebiliriz.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere,hoşçakalın.

sibernetik

  En basit haliyle  elektroliz düzeneğimiz bu şekilde.

Teknik zorluklardan  biraz bahsedip anlatmaya devam edelim.

Öncelikle klasik elektroliz devrelerinde (düşük voltaj , yüksek akım ) musluk suyu kullanımı  neredeyse imkansız çünkü suyun  içinde bulunan tüm kimyasal maddeler bir şekilde bir elektrottan diğerina taşınıp hem elektrotların  çürüyüp erimesine sebep oluyor hemde  elektrotlar arası mesafeler yakın ise tıkanma ile sonuçlanıyor.



Eğer klasik elektroliz devresi yapacaksak saf su kullanmak en akıllıca çözüm.

Elektrotların paslanmaz çelik olması çok önemli.Paslanmaz çelik diye bir dünya para sayıp aldığım çeliklerin elektroliz devresinde nasılda ayrıştığını gördüm arkadaşlar.
Gerçi satan adamın bildiği de o kadardı.Çeliğin üzerine mıknatıs tutuyordu.Mıknatıs çeliği çekmez ise,al sana paslanmaz deyip satıyordu.

Oysa aldığımız çelik 304 , 304L   ya da 316 , 316L  kalite olmalıymış bunu öğrendim.Yanlarındaki L harfi  ise Low carbon (düşük karbon ) içerdiği anlamına geliyormuş.
Kaliteliden  kötüye doğru sıralarsak

306L
306
304L
304        kalite olarak sıralanıyor.

İstanbul Zeytinburnunda demirciler sitesi bu malzemeler için Türkiyedeki en iyi adres.
Düz plaka çelik dışında paslanmaz çelik borular ile de çalışma yaptım.Son kurduğum düzenekte iç içe geçen çelik borular vardı ve dikişsiz çekme boru olması zorunluydu.Onları Ankaradan İstanbul\'a gidip alabildim.Fiyatları da ucuz sayılmaz.

Yabancı sitelerde,forumlarda düzeneği kuran kişiler hemen hep 12 volt luk araba aküsü voltajını referans olarak almışlar

Faraday yasalarına göre elektroliz düzeneğinde 1,23 volttan fazlası suyun içine ısı enerjisi olarak karışmakta.Durum böyle olunca CELL(hücre)leri seri ve paralel bağlayarak  bu sorun bir nevi giderilmekte ve verim artışı sağlayabilmekteyiz.





sibernetik



Hücre içindeki plakalar birbirine her ne kadar yakında olsalar(ideal olan 2-3 mm arası) ve her ne kadar suyun içine iletkenliği artırıcı kimyasallar(elektrolit madde) katsak da bu düzeneklerin verimleri düşük ve ömürleri kısa oluyor.Yabancı site ve forumlarda böyle düzenekler satanlar da var fakat yine yaptığım araştırma incelemelerde paslanmaz çelik plakalar da zaman içinde korozyona uğrayabiliyor.
Bazı kişiler elektrolit olarak kabartma tozu(baking soda ) gibi maddeler eklemişler düzeneklerinin içine ,tabi kullanılan su da saf su olmayınca bu tür düzenekler çok uzun ömürlü olmuyor.Bunları neden anlatıyorum.Tekerleği yeniden icat etmeye gerek yok,zaman para kaybı olmasın diye ve karşımıza çıkacak muhtemel sorunlar nedir ortaya koyalım diye naçizane bildiklerimi öğrendiklerimi,deneyimlerimi paylaşıyorum arkadaşlar.



sibernetik

Düzenek basitçe aşağıdaki şekilde araca bağlanıyor.Ben bağlantıları doğrudan bir sigorta ekleyip akü üzerinden almıştım.Güvenlik açısından şemada bağlantı,kontak anahtarı açıldığında  çalışacak şekilde gösterilmiş.


sibernetik

İnternette \"HHO cell\" yazıp grafikler içinde arama  yaptırdığınızda binlerce değişik Elektroliz hücresi modeline ulaşabilirsiniz.Fakat burada dikkat çekmek istediğim nokta,temel prensip olarak hepsinin birbirine benzer olduğudur.
İlk yaptığım çok paralar saydığım bu tür klasik düzenekleri bir kenara attım duruyor arkadaşlar.Çünkü bu hücrelerde SAF SU ve Elektrolit madde olarak Potasyum hidroksit( KOH) ve Sodyum hidroksit (NaOH ) kullanma zorunluluğunuz,bir benzin kadar olmasa bile yine masraf yapacağınız anlamına geliyor.Saf suyun litresi 2 TL gibi bir fiyata satılıyor benzinliklerde akü mağazalarında ya da oto mağazalarında.
Ayrıca bu yaptığımız düzenekler BOOSTER yani (verim performans artırıcı ) düzenekler.Yaptığınız düzenekle %50-60 lara varan verim de almak mümkün ama çok profesyonel titiz güzel bir çalışma ile bu başarılabilir inancındayım.

Tekrar başa dönersem 90 lı yıllarda  elektronikteki gelişmeleri çalışmalarına katan araştırmacılar PWM(pulse width modulation ) yani bildiğimiz kare dalga frekans osilatörleri ile bir elektroliz devresinden doğrudan akım geçirmek yerine darbeler halinde yüksek frekanslı (10 ila 40 Khz arası ) akım geçirmenin daha verimli olduğunu buldular.Yine pek çok bilim alanı içinde karşımıza çıkan rezonans olayını da bu devrelere uygulayarak devreyi rezonans a getirip verim artışı sağladılar.Klasik bobin kondansatör ile kurulan rezonans devreleri düşünün.Bu alanda çalışan bilim adamları suyun da bir elektrik kapasitesinin(sığa)olduğunu ve su içine konulan 2 metal plaka ile suyun bir kondansatör gibi davrandığını keşfettiler.Bu yöntemlerden yola çıkıp PWM,rezonans ve yüksek voltaj kullanımı ile çok düşük enerji ile yüksek gaz üretimi sağladılar.Sonraki yazılarımda konuyu biraz daha açacağız arkadaşlar.Selamlar saygılar.

gevv

Bilgi ve tecrübelerinizi paylaştığınız için Teşekkürler @sibernetik   hocam   oldukca faydalı gerekli bir konuya değindiniz  konuyu sabitliyorum  umarım ilgilenen kişilerin işine yarar ya da konuya katkı sağlarlar

iyi çalışmalar

knksvn

hocam anlaşıalan burada büyük beyin fırtınaları geçecek devamını merakla bekliyoruz elimizden ne gelirse buradayız çok teşekkürler

yazici67

bende bir kere elektroliz yapmayı denemiştim elkktrotum delik deşik olmuştu.acaba sebebini açıklayabilirmisiniz?

sibernetik

yazici67 arkadaşım yukarıda uzun uzadıya yazdım,yazılanlara tekrar bir göz gezdir derim ama ben yine sorunun cevabını vereyim :)

Kullanılan elektrotlar (anat katot ) kullanılan suyun kalitesi (musluk suyu,göl suyu,kuyu suyu,yağmur suyu,saf su vs )ve kullandığın elektrolit madde (tuz,sirke,sülfürik asit,potasyum hidroksit,sodyum hidroksit vs ) elektroliz düzeneğinin kalitesini ve kaderini belirliyor.

En kaliteli çelik 306L dediğimiz tür paslanmaz çelik,saf su ideal olan su,elektrolit ise kullandığın elektroliz düzeneğine göre değişiyor.

yazici67

sibernetik arkadaşım çok teşekkür ederim.saol

sibernetik

Arkadaşlar telaşem biraz azalsın,birşeyler eklemeye devam edeceğim.Özür dileyerek biraz geciktiriyorum konu eklemeyi.Öyle 5-10 gün bi bekleme değil,Cuma Cumartesi karalarım birşeyler,paylaşıma devam ederiz.

Selamlar saygılar.

sibernetik

Yine birkaç ufak detayı da buradan ileteyim naçizane.

Yukarıdaki elektroliz düzenekleri sistemin nasıl bir mantıkla çalıştığını anlatan kabataslak şemalar.Ben yukarıdaki resimleri örnek alıpta hemen deney düzeneği işine girmeyin derim.Dediğim gibi deneme yanılmalara zaman ve para harcamayın arkadaşlar.

Naçizane elektronik devresinden tutunda kullanılan malzemeye,ufak tüyolara kadar bildiğim ayrıntıları,yaşadığım sıkıntıları sizlerle paylaşacağım arkadaşlar.Bu arada naçizane paylaşımım epey okunmuş görünüyor ama,insanlar olumlu olumsuz tepkilerini,beklentilerini eleştirilerini,sorularını yazarlarsa birtakım şeyleri daha çabuk evirip çevireceğiz gibime geliyor.

Tekrar selamlar.

sibernetik

Arkadaşlar özür diliyorum.Bir adres değişikliği ve buna bağlı bir internet tarifesi değişikliği yaşadım.Bu iletiyi de çalıştığım okuldaki bir bilgisayardan alelacele yazabiliyorum.
Sevgili superonline sağolsun en geç 48 saat içinde açılır dediği internet hizmetini 3 günden fazla zaman geçmesine rağmen başlatamadı.Bugün teknik servisi yine arayacağım bakalım.
Gerekli tüm dökümanlar kendi bilgisayarımda olduğu için internetim açılmadan konunun devamını getiremedim.En kısa zamanda paylaşıma devam edeceğiz.
Tekrar özürlerimi iletiyorum.
Selam ve saygılarımla.

sibernetik

Tekrar merhabalar

Uzun bir ara verdik ama iş güç yoğun,bilgisayar başına oturmalık vakit pek olmadı desem yalan olmaz.
Bir yandan öğretmenlik yapıyorum.Okulda işler yoğundu vs vs...Gecikme için özür diliyorum.

Aslında Bob BOYCE,,Patrick KELLY(Joe Cell) ve birkaç mucidin daha yaptığı düzenekler var.Onları anlatayım aktarayım dedim fakat bence sıkıntılı zor sistemler ve dökümanları da bir hayli uzun ve kalabalık.İlgili yazıları PDF dosyası olarak ekleyeceğim daha sonra,ingilizce olan bu dökümanları merak eden arkadaşlar olursa naçizane çevirisini yapmaya çalışırız birlikte.

Biz Dave LAWTON ve stanley MEYER\'in düzeneklerinden   alıp anlatmaya başlayalım.

Dave LAWTON ve Stanley MEYER birbirine benzer düzenekler kullandılar.Klasik düz elektroliz hücreleri yerine içiçe geçmiş tüp borular ile elektroliz hücreleri düzenlediler.

Dave LAWTON distile edilmiş(damıtılmış saf su )kullandı.Bu hücreler 12-13 volt 2-3 Amper yaklaşık 57 watt civarı bir güç ile (belgede böyle anlatıyor) agresif bir gaz çıkışı sağladı.

Resimleri  ekleyeyim





İlgili video aşağıdaki linkte ve 85.000 in üzerinde izlenme sayısına sahip.(Dilerim açar )


http://www.youtube.com/watch?v=Kf_nFQBBzmc

http://www.youtube.com/watch?v=Kf_nFQBBzmc

sibernetik

Gelelim kullandıkları elektronik düzeneğe.
Aslında çok basit bir elektronik devre ama Stanley MEYER (zehirlenerek öldürülen blilim adamı ) daha kararlı çalışması için bu devreyi daha farklı olarak düzenlemiş.Bu basit düzeneğin aksine MEYER\'in devresi biraz daha farklı çalışıyor.Kısaca benzer yanları da var farklı yanları da diyelim.
Yine elektronik devreyi anlatmadan önce PWM (Pulse Width Modulation) yani darbe genlik modülasyonu devresinde oluşturulan sinyalin,bildiğimiz kare dalga modeli sinyal olduğu ve bir Mosfet i sürerek elektroliz hücrelerinde akım akışı sağladığı.

Çoğumuzun bildiği üzere,kare dalga sinyalde elektriğin var olduğu tepe noktalar MARK(işaret) ve akımın kesildiği çukur noktalar SPACE(boşluk) olarak adlandırılmakta.Aşağıdaki resimde Mark/space oranlarıyla oynanarak değişik oranlarda iş zamanı,iş verimi (duty/cycle) elde edilmiş.Konuyu bilenler için bunları anlatmaya zaten gerek yok.


Lafı uzatmadan elektronik devreyi de ekleyip anlatmaya devam edelim.



sibernetik

\"Aslında burada oluşturulacak olan kare dalga tek bir 555 entegresi ile de sağlanabilirdi\" diye düşünen arkadaşlarımız olacaktır elbet.Öyleya adamlar neden tek değil de 2  tane 555  entegresi kullanmışlar diye ben de merak ettim.

LAWTON ve MEYER kimyada adı geçen kovalent bağları kırmak için normal kare dalga yerine bir PULSE TRAIN
 ( darbe treni,darbe zinciri diye Türkçeleştirelim ) dalga şekli kullandılar.2 Hidrojen ve bir oksijen atomu oldukça kuvvetli bir kovalent bağ ile birbirlerine bağlanıp bildiğimiz SU yu oluştururlar.Klasik elektroliz yöntemlerinden yazımızın başında bahsetmiştik.Klasik elektroliz yöntemi ile bu bağları kırıp suyu oksijen ve hidrojene ayrıştırmak yüksek enerji gerektirmektedir.Oysa LAWTON ve MEYER özel elektronik devreleri ile bir kare dalga zinciri oluşturup suyu daha kolaylıkla parçalayabilmektedirler.Hatta kullandıkları elektroliz tüpleri (içiçe geçmiş 2 paslanmaz çelik boru ) bu etkiyi daha da artırmaktadır.MEYER kendi düzeneğinde dıştaki boruya üstten kısa bir yarık açarak rezonansı  ve dolayısıyla verimi artırmayı düşünmüştür.Bunu da kilise orglarının bağlı olduğu ve sesi artırmaya yarıyan uzun rezonans borularından esinlenerek yaptığını belirtmektedir.

En sağda Mosfetin hemen dibinde görülen bobin ise tek bir ferrit çubuk üzerine sarılmış Bifilar Coil ( birbirine paralel,aynı çap ve uzunlukta,eşit tur sayısına sahip bobin) den oluşmaktadır.Resimdeki bobinin açıklamasında  3/8 inçlik ( bu Amerikan ölçü
sistemlerinden illallah dedim bu arada ) ferrit çubuk üzerine  100 tur ,  22 SWG (standart wire gauge (standart tel ölçeği ) çapında emayeli bobin teli sarılmıştır.

Bunları Türkçeleştirelim

3/8 inch kısaca 1 cm ye karşılık geliyor.Bu gerizekalı ölçü sisteminin içinde adamlar buluşlar yapabiliyorlar. 3/8 inch demek mi kolay 1 cm mi siz karar verin artık.

Adamlar AWG (Amerikan Wire Gauge (Amerikan tel standardı diyelim ) ve SWG (Standart Wire Gauge (Uluslararası tel standardı sanırım) diye 2 bobin teli ölçülendirme sistemi kullanmışlar.
Özetle buradaki 22 SWG bobin teli bildiğimiz 0,7 mm lik emayeli bobin teline karşılık geliyor.Bunları çözene kadar epey bir debelendim itiraf edeyim.

Toplarsak  1 mm kalınlığında ferrit çubuk üzerine 0,7 lik emayeli bobin telinden 100 spir(tur) sarıyoruz iş oluyor bitiyor.

Bu düzenek aslında pek çok elektronik araç gerecin girişindeki şok bobinine (koruma bobinine ) benziyor.Bilirsiniz şebeke ceryanındaki yani alternatif akımdaki ani değişimler bu filtreler ile önleniyor.Bu filtreler yanlış bilgi vermiş olmayayım ama bir BACK EMF (karşı elektromotor kuvvet ya da alan ) oluşturarak cihazı koruyorlar.
Düzeneğimizde de mantık benzer sayılır.Elektroliz hücreleri suyun da kapasitif etkisiyle birer kondansatör gibi davranıyorlar.Hücrelerden geri kaçan  akım bu bobin ile bir nevi önlenmiş oluyor.Hatta daha ileride anlatacağım devrelerde düzeneğe birde diyot eklenerek bu etkinin iyice sönümlenmesi yöntemine gidilmiş.

Bifilar coil in sarım şeklini de gösterip bitireyim.Devam edeceğiz arkadaşlar



Soru,görüş ve önerilerinizi paylaşalım lütfen.

Selam ve saygılarımla

parametre

Burada cihaz calıstırılıp sonuc asamasına gelindiginde unutlmayacak kadar onemli bir konu var hidrojenin yanması biliyorsunuz hava ile temas eden hidrojen benzin, gaz,metandan  dan daha siddetli olarak patlayarak yanar . Bunu kontrollu yanmasını nasıl saglayacağız bu çok onemli yoksa ilk denemede arac havaya ucar diye dusunuyorum.

sibernetik

Keşke o kadar çok gaz elde edebilsek ne kadar güzel olurdu.

Evet Hidrojen bilinen yakıtlar içinde  ısıl verimi en yüksek olan,en temiz,en çevreci yakıt.
Parlama(alev alma) hızı,tutuşması için gereken minimum enerji vs gibi değerler oldukça farklı diğer yakıtlardan.
Aşağıdaki tablo daha açıklayıcı olacak bu veriler için sanırım.






Burda dikkat edilmesi gereken   minimum tutuşma enerjisi ve  alev alma hızı bence. Hidrojen diğer yakıtlara fark atıyor bu değerlere bakıldığında.


Zaten bu sebeplerden dolayı azgın,çılgın yakıt  Hidrojeni  LPG li araçlarda depolar gibi depolayıp kullanamıyoruz :)


Ancak birtakım kimyasal maddeler ile yakıt pili vs haline getirip daha kararlı bir yapıda muhafaza ederek(metal hidrid şeklinde) kullanıyorlar günümüz hibrit araç üreticileri.


Gelelim bizim sürecimize.Ben kendi deneylerimde birkaç patlama yaşadım.Patlama derken gözünüz korkmasın.Silah atar gibi  yükses ses çıkardı ama öyle kaputu arabayı dağıtacak gibi değil bu patlama.Evde de kurmuş olduğum deney düzeneklerinde çıkan gazın üzerine  çakmak tutup çatır patır sesler patlamalar elde ediyorum.


Tabi yüksek miktarda,muazzam bir gaz çıkışı olursa işi ciddiye almak lazım.Elektroliz düzeneğinden çıkan karışım  oksijen ve hidrojen karışımı,yani mükemmel bir yaKıcı ve mükemmel bir yaNıcı.Yapılan işlem olabildiğince kısa ve sağlam bir boru ile karbüratör girişinden bu karışımı araca vermek.


Silindirler içinde yakılan yakıt hava karışımı 1/15 ila 1/20 oranında oluyor ortalama,benim bildiğim.Siz dışarıdan oksijen ve hidrojen göndererek bu karışımı zenginleştiriyorsunuz.


Hatta bazı araçlara performans için NO2  tüpleri takılır.Halkım bunu NOZZZ diye telaffuz eder.Bizim yaptığımız düzenek te böyle bir düzenek.


Aracı tamamen suyla çalıştırma olayında işler daha da değişiyor.İlerde onlara da değineceğiz bakalım.
Kısaca özetlersem,doğru düzenek kurulup doğru bağlantılar yapılırsa,hiçbir tehlike yok.Yok efendim ben çıkan gazı kapalı bir odada biriktireyimde bir sigara yakıp seyredeyim olayı derseniz işler değişir.Ben mesuliyet  almıyorum bu konuda buradan belirteyim


Araç içinde üretilen gaz herhangi bir yerde bilerek biriktirilmeden ya da kazara,gözden kaçarak  sıkışıp birikmeden doğrudan motora gönderilir yakılırsa hiçbir tehlikesi yok.Tekrar belirteyim.


Birde benim prototip düzeneğin 1-2 resmini ekleyeyim bir inceleyin arkadaşlar.







mercury

Yazılarınızı ilgi ile takip ediyorum ve sormak istediğim bişey var bunun kazancı nedir?Yani ne kadar gaz açığa çıkıyor sizin yaptığınız düzeneklerde?